Tek Tanrılı Dinlerde Zeytin II - Tufan Mitosu
29-11-2024
15:32
Tufan, Leon François Comerre (1850-1916), kadın portreleri ve oryantal çalışmalarıyla ünlü Fransız ressam akademisyen.
Tufan hikâyeleri, yeniden diriliş ve yaradılışın su aracılığı ile yapılışının simgesel anlatımlarıdır. Tufan ile bir dönem sona erer, yeni bir dönem başlar. Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan birçok toplumda yaygın olan bir mitos türüdür. Öte taraftan; toplumların su ile ilişkili inançları ve ritüelleri, anlam bakımından, tanrısallıktan, temizliğe ve arınmaya kadar geniş bir yelpazede farklılıklar gösterir.
En ünlüsü Nuh tufanıdır. Kökeni Yakındoğu coğrafyasındaki Sümer tufan mitosudur. Fakat Sümer’lere ait tufan mitosunun anlatıldığı yazılı tabletler eksiktir. Çevirileri tartışmalıdır. Benzer mitosun Babil'e ait olanında daha çok ayrıntıya ulaşılabilmiştir. Öykü, Gılgamış Destanı’nın bulunduğu on iki tabletten en uzunu ve en iyi korunmuş olanının içinde ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Ölümsüzlüğün sırlarına ulaşmaya çalışan Gılgamış, yolculuğu sırasında bu sırlara erişmiş olan Utnapiştim’e ulaşır. Utnapiştim ona tufan öyküsünü anlatır. Utnapiştim’in hikâyesinde insanların bir kuleye çıkmış olabileceği de olasılıklar arasındadır. Çünkü; o zamanların şehir devletlerinde inşa edilen ziguratlar (yüksek kule), eski Mezopotamya uygarlıklarının özelliklerinden biridir. Bu versiyonda rol alan kuş ise kuzgundur. Tufan mitosunun eski Yakındoğu’da geniş bir bölgede bilindiği gerçeği, mitosun Hitit ve Hurri parçalarının bulunması ile de onaylanmıştır. Tufanın nasıl gerçekleştiği ile ilgili birden fazla kanıta dayalı varsayım -Basra körfezindeki deniz seviyesinin buzul çağının sonunda yükselmesi, Hint Okyanusu'ndan kaynaklanan büyük bir kasırga, Dicle ve Fırat nehirleri kaynaklı büyük bir sel felaketi, devasa ender görülen jeolojik olaylar gibi- mevcuttur.
Mısır Tanrıçası İsis tapınmalarında da yeni doğan bebeğin suya batırılıp çıkarılması ile gerçekleştirilen ritüel, her ne kadar bir tufan mitosu olmamakla birlikte, sembolik anlamda su ile yaşamın sonlandırılıp; yeni bir yaşamın başlamasının anlatımıdır. Bu ayinin, farklılaşmış da olsa, bir benzeri, günümüz Hristiyanlık inancında vaftiz ritüeli olarak hala devam ediyor.
Mısır uygarlığı Nil Nehri vadisinde, Mezopotamya uygarlıkları ise Fırat ve Dicle Nehirleri'nin oluşturduğu vadide yükselmişlerdi. İnanç ve efsanelerdeki benzerlik, her iki uygarlığın yükseldiği coğrafyalar tarafından şekillendirilmiş yaşam biçimlerinin benzerliğine dayandırılmaktadır. Mezopotamya’nın çeşitli yerlerinde yapılan kazılar ile, örneğin Ur ve Kiş gibi, antik kentlerin şiddetli sellere maruz kaldığı kanıtlanmıştır. Bununla birlikte, tüm kentleri içine alıp, coğrafyanın tümünü etkileyen bir tufanın kanıtları bulunamamıştır. Üstelik arkeolojik bulgular şehirlerin tufana maruz kaldığı tarihlerin de aynı olmadığını ortaya çıkarmıştır. Kutsal kitaplar içinde sadece Kuran'da tufanın lokal bir yerde olduğu yazılıdır.
Tevrat’taki (Eski Ahit) İbrani tufan hikâyesi, yazılı kaynaklar açısından, en ayrıntılı, en iyi korunmuş ve çeviri sorunu en az olan versiyondur. Olasılıkla Yahudi kavmin Babil Sürgünü sonrasında, Babil uygarlığından Tevrat’a aktarılmıştır. Bugün Tevrat’ın elimizde bulunan biçimi, olasılıkla birkaç yüzyıla yayılan, Yehovacı ve Rahip kökenli yazarların derlemesi ile ortaya çıkarıldı. Derlemeyi yapanlar sadece kendi inançlarından değil olasılıkla göç ettikleri coğrafyanın ve birlikte yaşadıkları halklarının inançlarından da beslenmişlerdi. Tevrat versiyonunda suların çekilip çekilmediğini anlamak için, gemiden salıverilen ilk kuş, kuzgundur, ama kuzgun geri gelmez. Ardından güvercin yollanır. Nuh’un, gemisi karaya oturduktan yedi gün sonra gönderdiği güvercin, ağzında yeni koparılmış zeytin dalı ile geri döner. Tanrı, bu kez, antik Yunan mitlerinde tanrıça Athena'nın tanrı Poseidon'a uzattığı zeytin dalını, bir güvercin vasıtasıyla, Nuh'a uzatmıştır. Athena'nın atribüsü baykuşdu, ama bu hikayede rol güvercinindir. Güvercin o günden bu güne ümidin, yeni yaşamın, esenliğin ve barışın simgesidir. Tufanın ve yarattığı kaosun yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise bir yandan ölümsüzlüğü ile kozmosun, diğer yandan cezalandırıcı Tanrı ile barışmanın sembolüne dönüşmüştür.
Zeytin ağacı, ömrünü tamamlayıp gövdesi kuruduğunda ya da herhangi bir hastalıktan dolayı en dibinden kesilip öylece bırakıldığında bile toprağın hemen üzerindeki köklerine yakın yerlerinden yeşeren yeni sürgünlerden yeni bir gövde oluşturabilir. Bu nedenle “Ölmez Ağaç” olarak anılır.
Hikâyedeki Nuh'un gemisinin Ağrı dağına değil de Cudi dağında karaya oturduğu iddiası, bin metre yüksekliğe sahip Cudi ve Gabar dağlarında çok sayıda yabani zeytin ağacının bulunmasına dayandırılır.
İnsan imgeleminde kuşlar kimi zaman tanrı ile insan arasında bir iletişim vasıtası, kimi zaman ise kutsal ruhun belirtisi olagelmişlerdir.
İbrani kökenli halkların atalarının göç ettiği Antik Mısır’da, güvercinlerin dört bir yana salınmasının ülkeye ve tanrılara iyi haber getireceği inancı vardı. Halk güvercinlere saygı duymuş, onları korumuş ve sevmiştir. Yunan mitolojisinde ise Afrodit’in tanıtıcı hayvan simgelerinden biri, güvercindir. Afroditin Roma mitlerindeki karşılığı olan Venüs’ün Kythere’de bir tapınağının olması nedeni ile güvercin “Kythere Kuşu” olarak da adlandırılır.
Şamanizm inanışında, ölen kişilerin ruhu kuş suretine dönüşüp göğe yükselir ve bu inanç Türklerde oldukça yaygındır. Uygur Türkleri arasında özellikle güvercin ve kırlangıç mitlerde başrol oynarlar. Tufan efsanesi, Altay Türkleri arasında da anlatılmaktadır. Doğu Türkistan’ın önemli şehirlerinden biri olan “Turfan” adının ortaya çıkışı da gerçekleşmiş bir tufan olayı ile ilişkilendirilmektedir. Türk boylarının büyük bir kısmında kırlangıç ve onun özelliklerine ilişkin unsurlar “Nuh Tufanı” olayına bağlı olarak temellendirilir. Altay Türklerine ait “Tufan efsanesi”nde kuzgun, saksağan ve karga çıktıkları yolculukta leşe konarlar ve asıl işlerini ihmal ederler. Güvercin ise gagasında bir dal ile geri döner ve böylece karanın yakınlarda olduğu anlaşılır. O zamanların halklarının inancında güvercin “haber veren, barışı simgeleyen ve sadık” bir kuştur. Uygur Türkleri arasında “bereket, bolluk, dostluk ve sadakat” sembolü olan güvercin, en eski dönemlerden beri “haberci” kuş olarak da kullanılmıştır.
Günümüzde, dinsel bir anlamı olmasa da, evlenme törenlerinde güvercin uçurma alışkanlığı devam ediyor, zeytin ağacından kopartılmış bir “zeytin dalı” ise, çağdaş insanın bilincinde hala barışın simgesi olarak var olmaya devam ediyor.
En ünlüsü Nuh tufanıdır. Kökeni Yakındoğu coğrafyasındaki Sümer tufan mitosudur. Fakat Sümer’lere ait tufan mitosunun anlatıldığı yazılı tabletler eksiktir. Çevirileri tartışmalıdır. Benzer mitosun Babil'e ait olanında daha çok ayrıntıya ulaşılabilmiştir. Öykü, Gılgamış Destanı’nın bulunduğu on iki tabletten en uzunu ve en iyi korunmuş olanının içinde ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Ölümsüzlüğün sırlarına ulaşmaya çalışan Gılgamış, yolculuğu sırasında bu sırlara erişmiş olan Utnapiştim’e ulaşır. Utnapiştim ona tufan öyküsünü anlatır. Utnapiştim’in hikâyesinde insanların bir kuleye çıkmış olabileceği de olasılıklar arasındadır. Çünkü; o zamanların şehir devletlerinde inşa edilen ziguratlar (yüksek kule), eski Mezopotamya uygarlıklarının özelliklerinden biridir. Bu versiyonda rol alan kuş ise kuzgundur. Tufan mitosunun eski Yakındoğu’da geniş bir bölgede bilindiği gerçeği, mitosun Hitit ve Hurri parçalarının bulunması ile de onaylanmıştır. Tufanın nasıl gerçekleştiği ile ilgili birden fazla kanıta dayalı varsayım -Basra körfezindeki deniz seviyesinin buzul çağının sonunda yükselmesi, Hint Okyanusu'ndan kaynaklanan büyük bir kasırga, Dicle ve Fırat nehirleri kaynaklı büyük bir sel felaketi, devasa ender görülen jeolojik olaylar gibi- mevcuttur.
Mısır Tanrıçası İsis tapınmalarında da yeni doğan bebeğin suya batırılıp çıkarılması ile gerçekleştirilen ritüel, her ne kadar bir tufan mitosu olmamakla birlikte, sembolik anlamda su ile yaşamın sonlandırılıp; yeni bir yaşamın başlamasının anlatımıdır. Bu ayinin, farklılaşmış da olsa, bir benzeri, günümüz Hristiyanlık inancında vaftiz ritüeli olarak hala devam ediyor.
Mısır uygarlığı Nil Nehri vadisinde, Mezopotamya uygarlıkları ise Fırat ve Dicle Nehirleri'nin oluşturduğu vadide yükselmişlerdi. İnanç ve efsanelerdeki benzerlik, her iki uygarlığın yükseldiği coğrafyalar tarafından şekillendirilmiş yaşam biçimlerinin benzerliğine dayandırılmaktadır. Mezopotamya’nın çeşitli yerlerinde yapılan kazılar ile, örneğin Ur ve Kiş gibi, antik kentlerin şiddetli sellere maruz kaldığı kanıtlanmıştır. Bununla birlikte, tüm kentleri içine alıp, coğrafyanın tümünü etkileyen bir tufanın kanıtları bulunamamıştır. Üstelik arkeolojik bulgular şehirlerin tufana maruz kaldığı tarihlerin de aynı olmadığını ortaya çıkarmıştır. Kutsal kitaplar içinde sadece Kuran'da tufanın lokal bir yerde olduğu yazılıdır.
Tevrat’taki (Eski Ahit) İbrani tufan hikâyesi, yazılı kaynaklar açısından, en ayrıntılı, en iyi korunmuş ve çeviri sorunu en az olan versiyondur. Olasılıkla Yahudi kavmin Babil Sürgünü sonrasında, Babil uygarlığından Tevrat’a aktarılmıştır. Bugün Tevrat’ın elimizde bulunan biçimi, olasılıkla birkaç yüzyıla yayılan, Yehovacı ve Rahip kökenli yazarların derlemesi ile ortaya çıkarıldı. Derlemeyi yapanlar sadece kendi inançlarından değil olasılıkla göç ettikleri coğrafyanın ve birlikte yaşadıkları halklarının inançlarından da beslenmişlerdi. Tevrat versiyonunda suların çekilip çekilmediğini anlamak için, gemiden salıverilen ilk kuş, kuzgundur, ama kuzgun geri gelmez. Ardından güvercin yollanır. Nuh’un, gemisi karaya oturduktan yedi gün sonra gönderdiği güvercin, ağzında yeni koparılmış zeytin dalı ile geri döner. Tanrı, bu kez, antik Yunan mitlerinde tanrıça Athena'nın tanrı Poseidon'a uzattığı zeytin dalını, bir güvercin vasıtasıyla, Nuh'a uzatmıştır. Athena'nın atribüsü baykuşdu, ama bu hikayede rol güvercinindir. Güvercin o günden bu güne ümidin, yeni yaşamın, esenliğin ve barışın simgesidir. Tufanın ve yarattığı kaosun yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise bir yandan ölümsüzlüğü ile kozmosun, diğer yandan cezalandırıcı Tanrı ile barışmanın sembolüne dönüşmüştür.
Zeytin ağacı, ömrünü tamamlayıp gövdesi kuruduğunda ya da herhangi bir hastalıktan dolayı en dibinden kesilip öylece bırakıldığında bile toprağın hemen üzerindeki köklerine yakın yerlerinden yeşeren yeni sürgünlerden yeni bir gövde oluşturabilir. Bu nedenle “Ölmez Ağaç” olarak anılır.
Hikâyedeki Nuh'un gemisinin Ağrı dağına değil de Cudi dağında karaya oturduğu iddiası, bin metre yüksekliğe sahip Cudi ve Gabar dağlarında çok sayıda yabani zeytin ağacının bulunmasına dayandırılır.
İnsan imgeleminde kuşlar kimi zaman tanrı ile insan arasında bir iletişim vasıtası, kimi zaman ise kutsal ruhun belirtisi olagelmişlerdir.
İbrani kökenli halkların atalarının göç ettiği Antik Mısır’da, güvercinlerin dört bir yana salınmasının ülkeye ve tanrılara iyi haber getireceği inancı vardı. Halk güvercinlere saygı duymuş, onları korumuş ve sevmiştir. Yunan mitolojisinde ise Afrodit’in tanıtıcı hayvan simgelerinden biri, güvercindir. Afroditin Roma mitlerindeki karşılığı olan Venüs’ün Kythere’de bir tapınağının olması nedeni ile güvercin “Kythere Kuşu” olarak da adlandırılır.
Şamanizm inanışında, ölen kişilerin ruhu kuş suretine dönüşüp göğe yükselir ve bu inanç Türklerde oldukça yaygındır. Uygur Türkleri arasında özellikle güvercin ve kırlangıç mitlerde başrol oynarlar. Tufan efsanesi, Altay Türkleri arasında da anlatılmaktadır. Doğu Türkistan’ın önemli şehirlerinden biri olan “Turfan” adının ortaya çıkışı da gerçekleşmiş bir tufan olayı ile ilişkilendirilmektedir. Türk boylarının büyük bir kısmında kırlangıç ve onun özelliklerine ilişkin unsurlar “Nuh Tufanı” olayına bağlı olarak temellendirilir. Altay Türklerine ait “Tufan efsanesi”nde kuzgun, saksağan ve karga çıktıkları yolculukta leşe konarlar ve asıl işlerini ihmal ederler. Güvercin ise gagasında bir dal ile geri döner ve böylece karanın yakınlarda olduğu anlaşılır. O zamanların halklarının inancında güvercin “haber veren, barışı simgeleyen ve sadık” bir kuştur. Uygur Türkleri arasında “bereket, bolluk, dostluk ve sadakat” sembolü olan güvercin, en eski dönemlerden beri “haberci” kuş olarak da kullanılmıştır.
Günümüzde, dinsel bir anlamı olmasa da, evlenme törenlerinde güvercin uçurma alışkanlığı devam ediyor, zeytin ağacından kopartılmış bir “zeytin dalı” ise, çağdaş insanın bilincinde hala barışın simgesi olarak var olmaya devam ediyor.
Kaynakça:
1. Ortadoğu Mitolojisi, Mezopotamya, Mısır, Filistin, Hitit, Musevi, Hristiyan Mitosları, Samuel Henry Hooke, İnglizce aslıdan çeviren: Alaeddin Şenel, İmge Kitabevi, 1991.
2. Bazı Tıbbi Bitkiler ve Onlara Ait Mitoslar; Derleme, Nilay Tarhan, Miray Arslan, Sevgi Şar, Lokman Hekim Dergisi, 016;6(1):1-9.
3. https://youtube.com/watch?v=2EEhJeYbtaY&feature=share.
4. Turgutreis Akyarlar’da Ünik Bir Taş Ev –Balık, Güvercin, ve Hayat Ağacı- İkonografisi, Makale, Amisos, Cilt/Volume 3, Sayı/Issue 4 (Haziran/June 2018), ss./pp. 90-109.
5. Uygur Türklerinde Tufan’ın Kuşları, Adem Öger, Serkan Köse, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi, Sayı: 3, 2014, Sayfa: 163-175.