Tek Tanrılı Dinlerde Zeytin IV - Hristiyan İnancı
29-11-2024
17:04
İsa’nın Vaftizi tablosu; öğrenci Leonardo Da Vinci ile ustası Andrea del Verrochio'nun ortak eseri, 1472. Günümüzde Floransa’da Uffizi Galerisi’nde sergileniyor. Eser Floransa yakınlarındaki San Salvi Kilisesi’nin rahipleri tarafından bir sunakda kullanmak için sipariş edilmiş.
Tanrı’yı sembolize eden gökten uzanan kollar, kanatları açık Kutsal Ruh'un habercisi olan bir güvercin aracılığla, oğul İsa'yı aydınlatıyor (Fiat lux, Tanrı'nın ışığı üzerinde olsun). Bu tasvir Teslis/Kutsal Üçleme betimlenmesi olarak kabul ediliyor. İsa sahnenin tam ortasında -peştemal ile kapatılmış genital bölgesini saymazsak- çıplak tavsir edilmiş, başının üzerinde Avrasya coğrafyası sanatında evrensel dini tanrısallığın ve aydınlanmanın sembolü olan haçlı bir hale (parlayan ışık diski) mevcut, hale resimdeki tüm karakterlerde mevcut ama sadece İsa'nın ki haçlı.
Kaseden dökülen su ile arınma ritüelini Vaftizci Yahya gerçekleştiriyor, pembemsi ve sadakatin sembolü mavi ile, yasın sembolü olan siyah renkli bir giysi ile tasvir edilmiş. Ritüelin gerçekleştiği dönemde ancak soylu ve varlıklı olanların ulaşabildiği bir kumaş ayrıntısı mevcut; elbisenin kenarlarındaki dantel. Yahya sol elinde ince bir haç ve mesihin gelişinin duyurusunun yazılı olduğu bir kağıt tomarı tutuyor, üzerinde Yuhanna İncili'nden alınma "İşte dünyanın günahını kaldıran Tanrı Kuzusu" yazılı. Her ikisinin de ayakları -su ile arınmanın göstergesi- su birikintisinin içinde. Su arka planda tasvir edilen bir nehirden geliyor, bu nehir Şeria/Ürdün Irmağı.
Resmin sol tarafında, siyah renkli elbiseleri ile diz çökmüş iki melek. Uzun saçlı ve diğerine göre daha kadınsı tasvir edilen melek İsa’nın -Yahya'nınki ile aynı olduğu anlaşılan- kıyafetini taşıyor ve İsa'ya masum bir yüz ifadesi ile bakıyor. Otoriteler, melekteki ayrıntılardan yola çıkarak, bu meleğin Leonardo tarafından renklendirildiğine inanıyorlar. Siyah elbisesinin üzerinde gene mavi renkte bir pelerin mevcut. Daha erkeksi tasvir edilen diğer melek ellerini göğsünün üzerinde birleştirmiş, sanki İsa'yı olumlamayan, mutsuz bir yüz ifadesi ile ters yöne bakıyor. Kime baktığı meçhul, eserde olmayan ama vaftiz ritüelini seyreden başkalarına doğru yapıldığına dair önermeler var.
Meleklerin arkasındaki ağaç Akdeniz coğrafyası ve Fırat ile Dicle nehirleri bölgesininin karekteristik ağacı palmiye. Palmiye Antik Mısır'da erkek tanrıların, Anadolu ve Ortadoğu'da kadim tanrıçaların, Roma halkları için ise galibiyetin tanrıçası Nike'ın simgesidir. Kanonik İnciller'den Yuhanna İnciline göre İsa, takipçileri ile birlikte Zeytin Dağı'ndan Yeruşalim'e (Kudüs) barışın sembolü olan eşek üzerinde inerken, halk yolu bu ağacın dalları ile örtmüş, onu onurlandırmış. Paskalya'dan önceki Pazar günü kutkanan Dallar Bayramı'nda İsa'nın şehre zafer kazanmış bir kahraman olarak girişi kutlanır ve ağaç dalları kullanılır. Hristiyanlığın yayıldığı ama palmiye ağacının bulunmadığı coğrafyalarda palmiyenin yerini zeytin ağacı dalları, daha kuzey coğrafyalarda her iki ağaçta yetişmediğinden yereldeki herhangi bir ağaçın dalları kullanılacaktır.
Kuşbilimciler eserdeki koyu renkli diğer iki kuşun (biri palmiye ağacının içinde silüet tarzında resmedilmiş) erkek kızıl sırtlı örümcek kuşu olduğunu düşünüyorlar, sembolik anlamı bilinmiyor, yorumlardan biri onun şeytanı sembolize ettiği yönünde.
İsa'nın sağ dirseğine denk düşen konumda zar zor seçilen bir kuş mevcut; olasılıkla pelikan. Pelikanın avlanamadığı zamanlarda kendi etini gagalayarak akıttığı kan ile yavrularını doyurduğu inancı, gerçekte böyle bir davranışı gözlenmemiş olmasına rağmen, Orta Çağ Hristiyan sanat eserlerinde İsa'nın fedakarlığının sembolü olarak pelikanın kullanılmasının nedenidir.
Yahyanın arkasındaki kayalar, üzerindeki ağaçlar ve su birikintisi Ürdün Irmağı'nın doğusundaki El Mağtas (Arapça; daldırma) arkeolojik alanını çağrıştırır. Eseri çizenlerin buraya gidip gitmediği bilinmiyor fakat, bu alanın İsa'nın vaftizinin yapıldığı yer olduğuna inanılıyor.
Alçı kozmetik kavanozu, üzerindeki dişi aslan Mısır tanrıçası Bastet'in simgesi, Tutankhamun'un (MÖ 1323 civarı) mezarından On Sekizinci Hanedan'a ait bir mezar eşyası, Kahire Müzesi.
Mary Magdalene, saçlarıyla İsa'nın ayaklarını parfüm kavanozu ile taşıdığı yağ ile ovalıyor. St. Edmund Katolik Kilisesi'nin penceresi, Southampton, İngiltere, fotoğraf: Ella Rozett
Tanrı’yı sembolize eden gökten uzanan kollar, kanatları açık Kutsal Ruh'un habercisi olan bir güvercin aracılığla, oğul İsa'yı aydınlatıyor (Fiat lux, Tanrı'nın ışığı üzerinde olsun). Bu tasvir Teslis/Kutsal Üçleme betimlenmesi olarak kabul ediliyor. İsa sahnenin tam ortasında -peştemal ile kapatılmış genital bölgesini saymazsak- çıplak tavsir edilmiş, başının üzerinde Avrasya coğrafyası sanatında evrensel dini tanrısallığın ve aydınlanmanın sembolü olan haçlı bir hale (parlayan ışık diski) mevcut, hale resimdeki tüm karakterlerde mevcut ama sadece İsa'nın ki haçlı.
Kaseden dökülen su ile arınma ritüelini Vaftizci Yahya gerçekleştiriyor, pembemsi ve sadakatin sembolü mavi ile, yasın sembolü olan siyah renkli bir giysi ile tasvir edilmiş. Ritüelin gerçekleştiği dönemde ancak soylu ve varlıklı olanların ulaşabildiği bir kumaş ayrıntısı mevcut; elbisenin kenarlarındaki dantel. Yahya sol elinde ince bir haç ve mesihin gelişinin duyurusunun yazılı olduğu bir kağıt tomarı tutuyor, üzerinde Yuhanna İncili'nden alınma "İşte dünyanın günahını kaldıran Tanrı Kuzusu" yazılı. Her ikisinin de ayakları -su ile arınmanın göstergesi- su birikintisinin içinde. Su arka planda tasvir edilen bir nehirden geliyor, bu nehir Şeria/Ürdün Irmağı.
Resmin sol tarafında, siyah renkli elbiseleri ile diz çökmüş iki melek. Uzun saçlı ve diğerine göre daha kadınsı tasvir edilen melek İsa’nın -Yahya'nınki ile aynı olduğu anlaşılan- kıyafetini taşıyor ve İsa'ya masum bir yüz ifadesi ile bakıyor. Otoriteler, melekteki ayrıntılardan yola çıkarak, bu meleğin Leonardo tarafından renklendirildiğine inanıyorlar. Siyah elbisesinin üzerinde gene mavi renkte bir pelerin mevcut. Daha erkeksi tasvir edilen diğer melek ellerini göğsünün üzerinde birleştirmiş, sanki İsa'yı olumlamayan, mutsuz bir yüz ifadesi ile ters yöne bakıyor. Kime baktığı meçhul, eserde olmayan ama vaftiz ritüelini seyreden başkalarına doğru yapıldığına dair önermeler var.
Meleklerin arkasındaki ağaç Akdeniz coğrafyası ve Fırat ile Dicle nehirleri bölgesininin karekteristik ağacı palmiye. Palmiye Antik Mısır'da erkek tanrıların, Anadolu ve Ortadoğu'da kadim tanrıçaların, Roma halkları için ise galibiyetin tanrıçası Nike'ın simgesidir. Kanonik İnciller'den Yuhanna İnciline göre İsa, takipçileri ile birlikte Zeytin Dağı'ndan Yeruşalim'e (Kudüs) barışın sembolü olan eşek üzerinde inerken, halk yolu bu ağacın dalları ile örtmüş, onu onurlandırmış. Paskalya'dan önceki Pazar günü kutkanan Dallar Bayramı'nda İsa'nın şehre zafer kazanmış bir kahraman olarak girişi kutlanır ve ağaç dalları kullanılır. Hristiyanlığın yayıldığı ama palmiye ağacının bulunmadığı coğrafyalarda palmiyenin yerini zeytin ağacı dalları, daha kuzey coğrafyalarda her iki ağaçta yetişmediğinden yereldeki herhangi bir ağaçın dalları kullanılacaktır.
Kuşbilimciler eserdeki koyu renkli diğer iki kuşun (biri palmiye ağacının içinde silüet tarzında resmedilmiş) erkek kızıl sırtlı örümcek kuşu olduğunu düşünüyorlar, sembolik anlamı bilinmiyor, yorumlardan biri onun şeytanı sembolize ettiği yönünde.
İsa'nın sağ dirseğine denk düşen konumda zar zor seçilen bir kuş mevcut; olasılıkla pelikan. Pelikanın avlanamadığı zamanlarda kendi etini gagalayarak akıttığı kan ile yavrularını doyurduğu inancı, gerçekte böyle bir davranışı gözlenmemiş olmasına rağmen, Orta Çağ Hristiyan sanat eserlerinde İsa'nın fedakarlığının sembolü olarak pelikanın kullanılmasının nedenidir.
Yahyanın arkasındaki kayalar, üzerindeki ağaçlar ve su birikintisi Ürdün Irmağı'nın doğusundaki El Mağtas (Arapça; daldırma) arkeolojik alanını çağrıştırır. Eseri çizenlerin buraya gidip gitmediği bilinmiyor fakat, bu alanın İsa'nın vaftizinin yapıldığı yer olduğuna inanılıyor.
Yuhanna İncili'nin 1. bölümde Yahya; mesih olmadığını, ama mesihin İsa olduğunu, neden buna inandığını anlatır Yahudi seçkinlere "...Yahya tanıklığını şöyle sürdürdü: Ruh’un güvercin gibi gökten indiğini, O’nun üzerinde durduğunu gördüm. Ben O’nu tanımıyordum. Ama suyla vaftiz etmek için beni gönderen, ‘Ruh’un kimin üzerine inip durduğunu görürsen, Kutsal Ruh’la vaftiz eden O’dur’ dedi...”.
Hristiyan bilincin en temel inanç esası teslistir. Teslis; Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak ifade edilen Tanrı’nın üçlü birliğini tanımlayan karmaşık bir inanç sistemidir. Hristiyan düşüncesine göre Tanrı’nın, İsa’nın annesi bakire Meryem’i hamile kalmaya vesile kıldığı unsur, Kutsal Ruh olarak adlandırılır. Ruhun kuş olarak tezahürü Türk destan, hikâye ve efsanelerinde de sıkça yer alır. Uygur efsanelerinde “şekil değiştirme/don değiştirme olarak anlatılmaktadır. Şamanların özellikle göğe yolculuklarında, gerçekte “insan ruhu” nu temsil eden bir kuş şekline girmeleri ya da doğaüstü bir hayvana binmeleri söz konusudur. Türklerin İslam dinini kabulüyle birlikte, “don değiştirme” evliya veya erenlerin kerametleri olarak anlatılmaya başlanmıştır.
Roma dönemindeki ilk Hristiyanların, saklanmak veya soruşturmadan kaçınmak için, kayaları oyarak ya da yeraltını kazarak yaptıkları, uzun dehlizler şeklindeki tapınak ve mezarlarda, güvercinin ağzında zeytin dalıyla dönüşü şeklindeki tasvirlere rastlanır. Ağzında zeytin dalı olan güvercin tasviri birçok kilisede kutsallığının sembolü olarak resmedilmiştir. Resim sanatı tarihinde bakire Meryem’in kocası olarak Aziz Joseph’in (Yusuf) asasının üzerinde gösterildiği eserler de mevcuttur. Zeytin dalı, aynı zamanda kutsal ruhun da sembolüdür, ikonografik açıdan ölümden sonraki dirilişi, zeytin dalı getiren güvercin ise “yeni yaşamı müjdeleyici” bir simge olarak kullanılmıştır. Hristiyanlığın erken dönemlerinde vaftizmin sembolü olarak görülmüştür.
Vaftizci Yahya, Avusturyalı Tasarımcı ve Ressam Joseph Binder (1898-1972), İncil Resimleri koleksiyonundan bir çizim (1962).
Orta doğu kökenli inançlarla ilgili hikâyelerin çoğunun ortak noktası Kudüs’ün doğusundaki Zeytin Dağı’dır. Nuh Peygamber´in güvercini bu tepeden zeytin dalı koparıp getirmiştir, Mesih buradan gelecektir. İsa son yemeğini bu dağın eteklerinde yemiş, göğe buradan yükselmiştir. Onun oradaki yaşlı zeytin ağaçlarının altında dinlendiğine inanılır. İsa Peygamber’in çarmıha gerilişine, Zeytin Dağı’ndaki sekiz zeytin ağacının tanıklık ettiğine ve İsa’nın çarmıha gerildiği haçın Adem’in mezarının üzerinden çıkan zeytin ağaçından yapıldığı söylenir. Dağın eteklerindeki mezarlıkta bulunanlar kıyamet koptuğunda ilk dirilecek olan seçkinlerdir. Kadim zamanların "Tanrıların yaşadığı kutsal dağ" imgelemi, Ortadoğu coğrafyası halklarının bilincinde, artık, zeytin ağacının bulunduğu tepelik alana dönüşmüştür. Kanonik/Dini Otoritelerce Kabul Edilmiş İncil'lerde (Matta, Markos, Luka, Yuhanna) İsa'nın özellikle akşamları bu dağda vakit geçirdiğini, havarileri (ilk öğrencileri) ile burada sohbet ettiği anlatılır.
Yahudi kökenli din adamı Pavlus İsa'nın vaazlarını ve öğretilerini çoktanrılı bir inanışa sahip Roma halkları arasında yaymaya çalışan ilk misyonerdir. İncil'in "Romalılara Mektub" bölümünde Pavlus zeytin ağacı aracılığı ile Yahudi inancı ile hristiyan inancının kökende bir olduğunu vaaz eder, ona göre Hristiyanlık Yahudi inancının gövdeye yeniden aşılanmış versiyonudur:
“…Eğer hamurun ilk parçası kutsalsa hamurun tümü kutsaldır. Eğer kök kutsalsa dallar da kutsaldır. Ama zeytin ağacının bazı dalları kesildiyse ve sen, yabani zeytin filizi olarak onların yerine aşılanıp, öz ağacın semiz köküne ortak oldunsa dallara karşı övünme. Eğer övünüyorsan unutma ki, sen kökü taşımıyorsun, kök seni taşıyor. O zaman “ben aşılanayım diye dallar kesildi” diyeceksin. Doğru onlar imansızlıktan dolayı kesildiler, sen ise imanla yerinde duruyorsun. Böbürlenme, kork! Çünkü Tanrı asıl dalları esirgemediyse, seni de esirgemeyecek. Onun için Tanrının iyiliğini ve sertliğini gör. O, düşenlere karşı serttir, ama O’nun iyiliğine bağlı kalırsan sana iyi davranır. Yoksa sen de kesilip atılırsın! İmansızlıkta direnmezlerse, Yahudiler de öz ağaca yeniden aşılanacaklar. Çünkü tanrının onları geri aşılamaya gücü vardır. Eğer sen doğal yapısı yabani olan zeytin ağacından kesilip doğaya aykırı olarak cins zeytin ağacına aşılandınsa, asıl dalların öz zeytin ağacına aşılanacakları ne kadar daha kesindir!” (Romalılara Mektup 11:16-24).
Bu ifadeler, o dönemlerde İsa'nın mesih olduğunu kabul etmeyen Yahudi inancına sahip halklara söylenmiş olabilir, bununla birlikte pagan inancına sahip ya da toplumun yahudi olmayan ama tek tanrı inancına meyledip Yahudi toplumu tarafından aralarına kabul edilmeyen kişileri Hristiyan inancına çekmek için de söylenmiş sözler de olabilir.
Hristiyanlığın ilk zamanlarında, Roma şehrindeki pagan inancına sahip halklar arasında Mısır ve Yunan kökenli çok tanrılı dini inançlar (paganizm) yaygındı. Güvercin, Romalılara göre dişil doğurganlık enerjisinin ve Venüs’ün (Yunan mitlerinde Afrodit) tanıtıcı sembolüydü. Yunan mitlerindeki tanrılarla insanlar arasında aracılık görevini yerine getiren Zeus oğlu Hermes, pagan inacına sahip halkların zihninde, ayağında ve kafasındaki miğferinde güvercin kanatları olan bir erkek tanrıydı. Gene eski Mısır’da, ölümden sonraki hayat tasarımlarında “Ba” adı verilen ve çeşitli suretlere girebilen bir ruhun kuş şeklinde tasavvur edildiği biliniyor. Bu tarihsel arka plan, Hristiyan ortak bilinçaltında pagan inançlarının tamamen silinmediği fakat, şekil değiştirerek yeni isimler altında varlıklarını devam ettirmiş oldukları yorumuna yol açmıştır.
Bolluk ve bereket getiren bir kuş olarak tasvir edilen güvercin, İslamiyet’i kabul eden ilk Türk hakanı Satuk Buğra Han ve onun mezarı ile birlikte anılır. Uygur efsanelerinde güvercin Hz. Muhammed ve Satuk Buğra Han ile ilişkilendirilir. Güvercin Müslümanlar için de kutsaldır, çünkü kâfirlerin Hz. Muhammed’i yakalamasına mani olmuştur.
İsa'nın kutsallığını vurgulamak için sık kullanılan "mesih" ifadesi, etimolojik açıdan “mesh etmek” ya da “yağ ile ovmak” fiilinden gelir. Yağ ile ovulmuş olmanın kutsallığın göstergesi olduğu inancı, o coğrafyada varolan çok kadim bir düşüncedir. İncil'lerin hepsinde İsa'yı mesh eden bir kadın figürü mevcuttur. Kaymaktaşından yapılmış bir kap ile getirilen yağ (hintsümbülü yağı ya da zeytinyağı) hikaye edilir. Yağı getiren kadın İncillerden birinde yağı İsa'nın ayaklarına sürer ve saçları ile ovar, diğerinde ise yağı başından döker. Yağın başdan dökülmesi bir yandan Yahudi inancını akla getiririrken, diğer yandan su ile vaftiz edilme ritüelinin yağ ile yapılması gibidir. İncilde yağı dökenin Yahudilikteki gibi Tanrı ya da Rahip Kral yerine sıradan bir insan -hatta İncil'lerden birine göre günahkar bir kadın (Tövbekâr fahişe Maria Magdalena) olması dikkat çekicidir. Matta ve Markos İncili'nde İsa, başından dökülen yağ ile gömülmeye hazırlandığını söyler. Bu ifade eski Yunan ve Roma halklarında yaygın olan cesedin zeytinyağı ile ovularak ya da cesedin üzerine yağ serpiştirilerek gömülmesi geleneğinin kaybolmadığını düşündürmektedir.
Alçı kozmetik kavanozu, üzerindeki dişi aslan Mısır tanrıçası Bastet'in simgesi, Tutankhamun'un (MÖ 1323 civarı) mezarından On Sekizinci Hanedan'a ait bir mezar eşyası, Kahire Müzesi.
Kaymaktaşının (alabaster) etimolojisine bakıldığında, kökeninin kadim Mısır'ın dişi aslan/kedi başlı tanrıçası Bastet'in (Merhem Kavanozunun Kadını) kaplarını ifade eden bir kelimeye kadar gittiği anlaşılır. Hiyerarşideki en üstte bulunan güneş tanrısı Ra'nın kızı olan bu tanrıça evin kadın ve çocuklarının koruyucu tanrıçasıydı, yaptığı merhemlerle onları hastalıklardan koruduğuna inanılırdı. Kedinin insanın ayaklarına sürünmesi davranışını da akla getiren yukarıdaki bu hikaye, pagan inancına sahip halkların Hristiyan inancı ile karşılaştıklarında tövbe edip hristiyanlaşması sürecinin söylencesi gibidir.
Mary Magdalene, saçlarıyla İsa'nın ayaklarını parfüm kavanozu ile taşıdığı yağ ile ovalıyor. St. Edmund Katolik Kilisesi'nin penceresi, Southampton, İngiltere, fotoğraf: Ella Rozett
İncil'deki hikayelerde bahsi geçen "Meryem" isimli kadınların İsa ile her zaman özel bir ilişkisi olmuş. Bakire annesinin ismi Meryem'dir. Yuhanna İncili'nde elindeki yağ kabı ile gelip İsa'nın ayaklarına kapanıp ayaklarını yağla ovan -sanki onu Mesih yapan-, sonrada tövbe edip hristiyan olan uzun saçlı kadın ise Mecdelli Meryemdir. Aynı meryem çarmıha gerilip öldürülürken onun yanındadır, gene Yuhanna İncili'e göre tekrar dirildiğinde buna şahit olan ilk kişi de -ilk karşılaştığında onu bahçevan sanan- Mecdelli Meryem'dir.
Matta İncili'nde zeytinyağı ve kadınlar ile bağlantılı olan bölümlerden biri de İsa'yı bekleyen on kızın hikayesidir. İsa gecikir, vakit gecedir, kızlar uyuyakalmışlardır. İsa'nın geldiği duyulduğunda hepsi uyanır, ama kandillerdeki yağ (aydınlatma kaynağı olarak zeytinyağı kullanımı o dönemlerde çok yaygındır) bitmiştir. Bunun olabileceğini önceden akıl eden beşi yedek yağlarını koyup kandillerini yakar ve İsa'yı karşılamaya çıkarlar. Yağ almaya giden diğerleri ise İsa'yı karşılayamaz ve düğün şölenine girmezler; "...Hazırlıklı olan kızlar, onunla birlikte düğün şölenine girdiler ve kapı kapandı. Daha sonra gelen öbür kızlar, ‘Efendimiz, efendimiz, aç kapıyı bize!’ dediler. Güvey (evlenmek üzere olan, İsa) ise, ‘Size doğrusunu söyleyeyim, sizi tanımıyorum’ dedi. Bu nedenle uyanık kalın. Çünkü o günü ve o saati bilemezsiniz...” Matta 25, 1-13. Bu mısralardaki ifadelerin neyin anlatımı olduğu üzerine yapılan farklı yorumlar mevcuttur.
Yahudi din adamı Pavlus’un yaşadığı dönemde, Greko-Romen dünyada, tarihsel kaynağı antik Mısır’a uzanan ana tanrıça İsis tapınımı çok yaygındı. İsis mabetleri, geçmişte önce Suriye’de yaklaşık M.Ö. 700 yıllarında, ardından üç yüz yıl sonra, Yunanistan anakarasında ve Akdeniz kıyı şehirlerinde yaygınlaşmışdı. M.Ö. birinci yüzyılda Roma başta olmak üzere, bir gizem kültü olarak, İsis tapınımı tüm Batı Avrupa’ya yayılmış popüler bir inanç durumdaydı. M.S. 430 yılları civarında Hıristiyan teoloğu Proclus, Meryem’e tanrısallık atfeden bir vaaz verir, Meryem’i tanrı ile insan arasındaki bir aracı olarak adlandırır. İskenderiyeli Cyril Efes’teki bir vaazında, Meryemi neredeyse tanrısallaştırır, böylece İsis’in ve onun karşılığı olan Efes'lilerin ana tanrıçası Diana (Artemis); dönme halklarının bilincinde, bazılarına göre mezarının da Efes antik şehrindeki bir tepede olduğuna inanılan, kutsal bakire Meryem'e dönüştürülmüş gibi görünmektedir.
Hristiyan Kiliselerinde olduğu gibi İsis tapınaklarında da, günah çıkartma ritüelleri gerçekleştirildiği biliniyor. Hıristiyanlıktaki günah çıkarma uygulamasının dayanağını İncil’deki şu ifadeler oluşturmuş gibidir; “Sen başıma zeytinyağı sürmedin ama bu kadın ayaklarıma hoş kokulu bir yağ sürdü, bu nedenle sana şunu söyleyeyim, kendisinin çok olan günahları bağışlanmıştır.” (Luka 7:46).
Su ile arınma ritüeli Hristiyanlık öncesi çoktanrılı pagan inancına sahip halklarda da yaygındır. Batı Anadolu ve Yunanistan karasında gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda mabede girmeden önce girişte su ile arınma arındırma amacıyla kullanılan kap/tekne/kase gibi gereçler bulunmuştur. Kutsal alana girmeden önce, su serpmek için yeşil dallı bir bitkinin -olasılıkla zeytin ya da defne- kullanıldığı dönem yazarlarının yazdığı metinlerde mevcuttur. Vaftiz ayininde, İsis tapınaklarındaki rahip şöyle der; “suyla seni günahlarından temizliyorum ve yağla da seni günahlarından arındırıyorum”. Zira İsis ayinleri sırasında vaftizle veya Nil’in kutsal suyunu tapınanın başından aşağı dökmekle, onun tüm günahlarının silineceğine ve hatalarından da kurtulacağına inanılmıştır. Mısır halklarında zeytin ağacını yaratan tanrı olduğuna inanılan Mısırlı ana tanrıça İsis tapınması Hristiyanlığa aktarılmış gibi gözükmekle birlikte, hristiyanlıktaki vaftiz ritüeli İsis ritüellerinden farklıdır. Hristiyanlıkta vaftzin bir kereye mahsus yapılır, kliseye her girişte su ile arınma ritüeli yapılmaz, pagan inancını hatırlatan yıkanma/temizlenme ile ilişkili hiçbir aksiyon vaftizde gerçekleşen sembolik anlamda yeniden doğuş ve ruhani aydınlanma ile bir benzer değildir. Hristiyanlığın ilk dönemlerinde vaftiz ritüeli denizde, nehirde, su kaynağında, gölde ya da daha küçük bir gölette yapılabilirdi. Daha sonraları bu ayin klisenin hemen yanında bulunan vaftizhanelerde uygulanmaya başlar.
Yakub kitabı 3. bölüm, dizginlenemeyen dil başlığı altında konuşmanın,ağızdan çıkan sözlerin önemi üzerine bir vaaz gibidir. Bektaşi özdeyişi olan "eline, beline, diline sahip ol" inancını akla getirir okuyana. Övgü ve sövgü aynı dilden çıkmamalıdır, bu mümkün olamaz, bu düşünce "...incir ağacı zeytin ya da asma incir verebilir mi?" ifadesi ile anlatılmaya çalışılır.
Vahiy 11 (İki Tanık) 4. mısradaki "Bunlar yeryüzünün Rabbi önünde duran iki zeytin ağacıyla iki kandilliktir." ifadesi ile Eski Ahit'teki Zekeriya kitabı 4. bölüm "Beşinci Görüm: Kandillik ve Zeytin Ağaçları" mısralarındaki iki aktörü akla getirir. Tanrının güç bahşettiği iki tanık (seçilmiş iki kişi) zeytin ağacına ve kandile benzetilir. Bu iki peygambere zarar veren halklar cezalandırılır.
Derleyen: Uğur Saraçoğlu (ugisaracoglu@yahoo.com.tr)
Derleyen: Uğur Saraçoğlu (ugisaracoglu@yahoo.com.tr)
Kaynakça:
1. Hıristiyanlığa Aktarılmış Ritüeller Olarak İsis Kültündeki Vaftiz ve Günah Çıkarma Ayinleri, Kürşat Haldun Akalın, Atatük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 42, Erzurum 2014.
2. Göğün Kraliçesi İsis’in Geri Dönüşü: Hristiyanlıkta Meryem Ana Tapınması, Kürşat Haldun Akalın, İLTED, Erzurum 2016/1, Sayı: 45, ss. 81-107.
3. Ortadoğu Mitolojisi, Mezopotamya, Mısır, Filistin, Hitit, Musevi, Hristiyan Mitosları, Samuel Henry Hooke, İnglizce aslıdan çeviren: Alaeddin Şenel, İmge Kitabevi, 1991.
4. Bazı Tıbbi Bitkiler ve Onlara Ait Mitoslar; Derleme, Nilay Tarhan, Miray Arslan, Sevgi Şar, Lokman Hekim Dergisi, 016;6(1):1-9.
5. Turgutreis Akyarlar’da Ünik Bir Taş Ev –Balık, Güvercin, ve Hayat Ağacı- İkonografisi, Makale, Amisos, Cilt/Volume 3, Sayı/Issue 4 (Haziran/June 2018), ss./pp. 90-109.
6. Hristiyan Teslisinin Pagan Kökleri, Mehmet Zafer İnanlar, İlahiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı 13, Haziran 2020, Makale: 131-152.
6. 22. https://mersin.edu.tr/haberler/327428/nagidos-antik-kenti-kazilari.
7. Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi, Cilt II, Gotama Budha'dan Hristiyanlığın Doğuşuna; Mircae Eliade, 1976, Çevirmen: Ali Berktay, Kabalcı Yayınevi, 2000.
8. Geç Antik Çağ ve Erken Hristiyanlık Dünyasında Dinsel Su İnanışları; Selda Uygun Yazıcı, Anadolu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 8 Sayı: 16, Temmuz 2018, s. 21-31.
9. https://en.wikipedia.org/wiki/Bastet.
10. https://en.wikipedia.org/wiki/Alabaster.
11. Palmiye'nin Sembolik Anlamı ve Antik Dönem Sanatına Yansıması, Banu Yılmaz, Pamukkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Kınıklı Kampüsü, Denizli.
12. The flight of the shrike. The ornithological representation in the Baptism of Christ (1470-1475 c.) by Andrea del Verrocchio and Leonardo da Vinci, Marco Masseti, Dipartimento di Biologia dell’Università di Firenze, Via del Proconsolo 12, 50122 Firenze, Italia.
13. https://www.uffizi.it/en/artworks/verrocchio-leonardo-baptism-of-christ.
14. Hristiyan SanatındaTövbekarlığın Simgesi: Mecdellil Meryem, Arş. Gör. Şule Gedikli, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 98, Kasım 2019, s. 198-216.
15. https://tr.wikipedia.org/wiki/El-Ma%C4%9Ftas.
16. https://www.bbc.com/culture/article/20210623-the-halo-a-symbol-that-spread-around-the-world.
17. https://www.karinatarin.co.uk/blog/the-origins-of-the-halo-in-art.
18. https://tr.wikipedia.org/wiki/Dallar_Bayram%C4%B1#:~:text=Dallar%20Bayram%C4%B1%20veya%20Mesih%20%C4%B0sa,Yeru%C5%9Falim'e%20zaferle%20giri%C5%9Fini%20anar.
19. https://kutsalkitap.info.tr/?q=Yu.1.
20. https://artvee.com/dl/st-john-the-baptist/.